Kılıbık
insan demek İyi insan
demek Uyumlu geçim demek Kılıbıkların şahı Reha.
Muhterem bilader, ona öyle demezler, acı patlıcanı
yemezler! Kılıbıklık ne demek, Reha ne demek, ey Allah’ın
şaşkın kulu! Sen bizim hanıma gösterdiğimiz hürmete, hizmete
kılıbıklık diyorsun da, her gün Hollandalı şişko patronunun
karşısında el-pençe divan durmana ne buyuruyorsun? Nasıl senin
işyerinin patronu oysa, bizim evimizin patronu da hanımdır. Bu
kadar basit bi mevzu yani. Biz evde iş bölümünü yaptık:
Amerika’da neler oluyor, Evropa ittihadı gibi dünya
meseleleriyle ben uğraşırım, hanım da evi idare eder işte!
Bunda utanılacak-sıkılacak ne var?
Bir gecede muma döndün Kartaldın
kargaya döndün Kazaklıktan kılıbıklığa
döndün Kılıbıkların başı Reha.
Yapma bilader, elaleme ayıp oluyor yani. Biz kartaldan
başka kuş, Şişhane’den başka yokuş bilmeyiz evladım. Eskiden
kartaldık, şimdi de öyleyiz hamdolsun. Haaaa, kel kafamıza
bakıp kelaynak sanmayasınız. Hanım tava-terlik vura vura
tepemizdeki tüyleri döktü de biraz! (Bu arada yukarıdaki
resmimizin hülyalı gençlik vakitlerinin bir yad-ı cemili
olduğunu anlamış bulunuyorsunuz.)
İçinde kılıbık, dışında kazak Bekir
gayrı ne yazak Olsun bu şiir kılıbıklara
kıyak Kılıbıkların piri Reha.
Yahu kardeşim, sen bu mısraları nerden buldun Allah
aşkına? Hani çikletten mi çıktı desek, Hollanda’daki
çikletlerden Türkçe maniler çıkacak değil ya! Yok, memleketten
çiklet getirtiyorsan, o işe bi diyeceğimiz yok.
Behey evladım, gel sen Reha amcanı dinle. Bu müthiş
şiir istidadını beyhude bendenizi tahfif ve tahkire harcama
da, daha faideli işlerde kullan evladım. Mesela, işe şöyle
bi-iki okkalı kıt’a yazarak başlayabilirsin:
Reha kılıbık dedim durdum
Kargayı
gözünden vurdum
Vurma hanım Allah aşkına
Kur turşuyu dedin, kurdum.
Belamı aradım, Reha’ya taktım Hanım emretti ben
baktım Vurma hanım Allah aşkına Çeneden unuttum, yemeği
yaktım.
|