İbrahim Sadri

Aldırma reis
Ben aşkı satın aldım
Buyur usta
Geriye dönen adam
Memleketim

Ben Aşkı Satın Aldım

Ben aşkı bir üvekiten satın aldım, yaşım onaltı
O zmanlar bakır rengindeydi dağlar
Daha şıvan düşmemişti böğrüme
Daha deli deli esmemişti ruzigar
Kalbim acıya düşmemişti
Sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım
Halayda delikanlı başı olacaktım
Bıyıklarım yeni terlemişti

Gurbeti
İsmail dayımın gönderdiği
Kuru üzüm ve fıstık'nan
Birde İstanbul fotoğraflarından tanımıştım

Hey deli yanım!
Türkülerim ince gül dalım
Gönül közüm
Verdiğim sözüm
Ne zaman duman olsa
Munzur'un doruklarında kalırdı gözüm
Arada bir durup fırat'a bakışım
Ve yanımdan ayırmadığım
Bir üveyikten satın aldığım aşkım

Yani ahretlik gülüyordum
İstanbulu fotograftan
Vurgunu üveyikten biliyordum

Bir zemheri akşamında
Oturup tandırın karşısında babam
Oğul yürü, dedi
Yürüdüm
Toprak oldu babam, acıdan yundu gözleri
yalnız bir "ah" etti anam
Sessizce ırmağa düştü sözleri

Yürüdüm
Terleyen bıyıklarım
Şahin bakışım
Ve yıldızlı gecelerimden birinden birine canım
Üveyikten satın aldığım halis aşkım
Geride kaldı

Ormanlar gördüm
Ağaçlar gördüm
Dallarında admlar asılıydı
İpince fidanlar
İpil ipil kan sızardı dudaklarından
Baykışlar
Gecenin koyukatmer albaması karanlığına karşı
Nasıl da gülüyorlar
Nasıl da gülüyorlardı

hani benim yıldızım
Hani şehla bakışım
hani sazım
Ve halis aşkım

Dağlardan geliyorum ben
Fıratın doğduğu yerden
Gönle aktığı yerden
Serin göze başından
Soğuk bulgur aşından
Dağlardan geliyorum ben
Aşkın doğduğu yerden hey!
Yusuf'un kuyusundan Eyyub'un sabrından geliyorum
Etmeyin eylemeyin
Ben İstanbulu fotograftan
Vurgunu üveyikten belliyorum

Hani benim yıldızım
Hani şehla bakışım
hani sazım
Ve bir üveyikten aldığım
Halis aşkım

Hey anam
Ne aynam ne tarağım ve sedef çakım
Ne tesbihim ne mintanım
Bir han odasında
Akşam alacası değip geçerken böğrümde
Yavaşca önüme düştü alınyazımı
Kim tutar kaldır başımı yerden
Kim dinler türkülerimi bozlağımı sazımı
Bir duan olaydı ah, yanıbaşımda
İki çift lafın
Bir tas ayranın
Bir dağ soluğun
Entarine yapışmış kalmış bir yayla çimenin
Bir tesbih böceğin
Bir avuş toprağın
Bir küçük taşın
Bir tel şaçın alyazmanın altından

Hey anam
Akşam indi kırıldı sazım
İstanbulda
Haremiler sokağında
Bir han odasında
Yavaşça önümde düştü alınyazım

Hani benim yıldızım
Hani şehla bakışım
Hani dağlara verdiğim aşkım

Akşam dediğim ana
İstanbulda aykaranlık yürek pustur
Bir de hikayesi var
Kanadı kırık martıdan dinlediğim:
Çok önceden
Zebaniler yakıp geçerken şehri
Üç damla baldıran zehri
Üç damla hıyanet dökmüşler mavi denize
Üç martıyı boğmuşlar
Herşeyi gördüler diye

Akşam dediğim
Dam aralarından
Han bacalarından kaçıp giden güneşin
Vurması değil mi taa dağlara, dağlarıma
Değilmi ana

Yani akşam dediğim
İsli han odasında
Bir ben
Bir viranşehirli Yakup
Birde Çaykaralı Musa
Üç bardak çay hatırına
Üç gurbet türküsü değilmi uçurduğumuz
Üç damla baldıran zehiri değilmi ana
Akşam dediğim

Buradan
Bu halis aşkımı
Bir han kirasına sattığım hovarda İstanbuldan
Aranan bütün overlokçular sıraütücüler adına
Budur havadisim
Hatırladığım
NE bulgur tadı
Ne bir çiçek
Ne bir isim
Ben gündüzleri müslüm gürses dinlemeye
Geceleri han odasında
Alınyazımı görmeye hüküm giymişim

Yine de ana
Ana yine de
Öperim gözlerinden
Çimenimin
Ve kanayan gençliğimin
Öperim hepsinin tekmil gözlerinden
Bıyıkları yeni terleyen gençliğimin adına

Ana
Can ana
Oyy ana
Hani benim yıldızım
Hani şehla bakışım
Hani sazım
Bir üveyikten satın aldığım halis aşkım

Ben aşkı bir üveyikten satın aldım, yaşım onaltı
O zamanlar bakır rengindeydi dağlar
Daha şıvan düşmemişti böğrüme
Daha deli deli esmemişti ruzigar
Kalbim acıya düşmemişti
Sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım
Halayda delikanlı başı olacaktım
Bıyıklarım yeni terlemişti